Oruç Ayetleri, Ramazan ayı ile ilgili ayetler, Kuranda oruç
Kur’an da oruç ile alakalı tahmini 11 ayet geçiyor
Ramazan ayı ile ilgili ayetler, oruç ayetleri
Ramazan ve oruç Kuran’ı Kerim’de bir çok yerde geçmektedir. İslamın beş
şartından biri olan bu ibadet kati surette farz.
Bakara 183 – Sayfa No: 27
Ey îmân edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de)
üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız.
Bakara 184 – Sayfa No: 27
Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur
veya yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de
oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için)
bir fakirin (bir günlük) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır. Buna rağmen
kim gönlünden koparak bir hayır işlerse (daha fazla verirse), o takdirde bu,
onun için daha hayırlıdır. Bununla berâber bilirseniz, (güçlüğüne rağmen) oruç
tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Bakara 185 – Sayfa No: 27
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet
ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere,
Kur’ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda
oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine,
tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutma borcu) vardır. Allah
size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar) sayıyı
tamamlamanız ve sizi hidâyete erdirmesine mukabil (tekbir getirerek) Allah’ı
büyük tanımanız içindir; hem tâ ki şükredesiniz.
Bakara 187 – Sayfa No: 28
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için
(günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz.
Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize
ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık
şimdi (oruç gecelerinde de) onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdîr
ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya
(imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra da geceye (iftar vaktine) kadar orucu
tamamlayın! Fakat siz mescidlerde i‘tikâfta bulunan kimseler olduğunuzda, onlara
(kadınlarınıza) yaklaşmayın!
Bunlar Allah’ın hudûdudur, sakın onlara yaklaşmayın! İşte Allah, âyetlerini
insanlara böyle açıklar; tâ ki (günahlardan) sakınsınlar!
Bakara 196 – Sayfa No: 29
Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti
tamamlamaktan, herhangi bir şekilde) men‘ olunursanız, artık (size) kolayınıza
gelen bir kurban (borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve
boğazlanıncaya) kadar başlarınızı tıraş etmeyin!
Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahatsızlığı bulunur (da
vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı
fakiri doyuracak) sadaka veya kurbandan (biriyle) bir fidye (verme borcu)
vardır. Fakat emniyete kavuştuğunuz zaman, artık kim hacca kadar umre ile
faydalanırsa, o durumda (ona da) kolayına gelen bir kurban (kesme borcu) vardır.
Buna rağmen kim de (kurbana güç) bulamazsa, artık (ona) hacda üç gün, döndüğünüz
zaman da yedi (gün) oruç (tutma borcu) vardır. Bunlar tam on (gün)dür. Bu
(hüküm), âilesi Mescid-i Harâm sâkinlerinden olmayanlar içindir. Artık Allah’dan
sakının ve bilin ki, şübhesiz Allah, azâbı çok şiddetli olandır!
Nisâ 92 – Sayfa No: 92
Hem hatâ ile olması müstesnâ, bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz! Kim bir
mü’mini hatâ ile öldürürse, bunun üzerine (Allah’ın hakkı olarak) mü’min bir
köle âzâd etmek ve (kulun hakkı olarak da, ölenin) âilesine teslîm edilecek
bir Diyet (vermek borcu) vardır; ancak onların (o diyeti) bağışlaması müstesnâ!
Fakat (öldürülenin)kendisi mü’min olmakla berâber, size düşman olan (kâfir) bir
kavimden ise, (öldüren için sâdece) mü’min bir köle âzâd etmek (mecbûriyeti)
vardır.
Bununla berâber (öldürülen) kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavimden
ise, (öldüren için) artık (oölenin mü’min veya gayr-ı müslim olduğuna bakmadan)
âilesine teslîm edilecek bir diyet (vermek) ve mü’min bir köle âzâd etmek
(borcu) vardır.
Fakat kim (bunları) bulamazsa, artık Allah tarafından tevbe(sinin kabûlü) için
iki ay ard arda oruç tutma (mecbûriyeti) vardır. Allah ise, Alîm (herşeyi
hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
Mâide 89 – Sayfa No: 121
Allah sizi, yeminlerinizdeki kasıdsız hatâ(larınız) ile mes’ûl tutmaz; fakat
(bilerek) yaptığınız yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Artık bunun keffâreti,
(tercihinize göre) ya âilenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu (bir
gün Sabah ve akşam) doyurmak veya onları (baştan ayağa) giydirmek veya bir köle
âzâd etmektir.
Bununla berâber kim (bunları) bulamazsa (vermeye güç yetiremezse) artık (keffâret
olarak ona) üç gün oruç (tutma borcu) vardır.
Yemîn ettiğiniz zaman; (bozduğunuz) yeminlerinizin keffâreti işte budur! Artık
yeminlerinizi muhâfaza edin (gereğini yerine getirin)! Allah size âyetlerini
böyle açıklıyor, tâ ki şükredesiniz.
Mâide 95 – Sayfa No: 122
Ey îmân edenler! Siz ihramlı iken, av (hayvanların)ı öldürmeyin! Artık içinizden
onu kasden öldüren kimseye, o takdirde Kâ‘be’ye ulaşacak olan bir kurban olmak
üzere öldürdüğünün mislinde sağmal hayvanlardan bir cezâ vardır ki, buna (bu
avladığı hayvanın mislinin ne olacağına) içinizden adâletli iki kişi hüküm
verir. Veya bir keffâret (gerekir) ki, (o da) yoksulları doyurmak veya buna
karşılık oruç tutmaktır; tâ ki (yaptığı) işinin vebâlini tatsın!
Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim tekrar yaparsa, artık Allah
ondan intikam alır. Çünki Allah, Azîz (dâimâ üstün olan)dır, intikam sâhibidir.
Mücâdele 4 – Sayfa No: 541
Fakat (buna imkân) bulamayan kimseye, o takdirde birbirleriyle temâs etmeden
önce ard arda iki ay oruç (tutma mecbûriyeti vardır). Artık (buna da) güç
yetiremeyen kimseye ise, (sabah-akşam) altmış fakiri doyurma (keffâreti vardır).
Bu (hafifletici hükümler), Allah’a ve Resûlüne îmân etmeniz içindir. Bunlar,
Allah’ın hudûdudur. (Bu hükümleri inkâr eden) kâfirler için ise, (pek) elemli
bir azab vardır.
Tevbe 112 – Sayfa No: 204
(Bu va‘de mazhar olanlar: ) Tevbe edenler, ibâdet edenler, hamd edenler, oruç
tutanlar, rükû‘ edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten men‘
edenler ve Allah’ın hudûdunu (ona riâyet ederek) muhâfaza edenlerdir. (Ey
Habîbim!) O mü’minleri (Cennetle) müjdele!